26th February 2005 - 11:52:53 AM |
12517 : SANSURE ve SIYONIST EMPERYALIZMIN TUM SANSARLIKLAR |
CENSOR///ÖZGÜR DÜŞÜNCEYE SAYGI DUYAN HERKES, SAYGISIZ SİYONİSTLERİN KISKACINDALAR... ** Volum -I- ** - Siyonist lobinin etkisinde kalan Almanya İçişleri Bakanı; yayınına 66 gün önce ara verdiğimiz Vakit'in Almanya baskısını yasakladı!.. Hem de, hiçbir "mahkeme kararı" olmadan! Almanya İçişleri Bakanı Otto Schily; Vakit'in 66 gündür Almanya'da basılmadığından bile habersiz olduğunu ortaya koyan komik ve bir o kadar da düşündürücü bir karara imza attı... Alman Bakan, "Siyonist terör" ve "Batılı toplumsal düzen"e karşı çıkan yayınlarımızdan dolayı, Vakit'in Almanya baskısının durdurulduğunu açıkladı. Oysa Vakit, 20 Aralık 2004'ten bu yana Almanya'daki yayınına ara vermiş bulunuyor! Alman Bakan'ın, "2 ay 5 gündür yayın yapmayan" bir gazete hakkında, "İsrail aleyhtarı yayınların arttığını iddia etmesi de, hem gerçeklerden uzak, hem de komik bulundu... Bakan'ın dünkü açıklaması, Batı ülkelerinin "fikir ve düşünce özgürlüğü" konusunda ne kadar samimi olduğunu da ortaya koydu. - ALMAN BAKAN'A KINAMA eyleminde bulunan yok mu? - Var elbette!.. Bu arada; Alman Bakan'ın dünkü açıklaması üzerine durumu değerlendiren Vakit Yayın Kurulu, şu açıklamayı yaptı: "Almanya Federal İçişleri Bakanı Otto Schily'nin dün yaptığı açıklamada 'Geçmişte, özellikle İsrail devletine, siyonistlere ve Bat?l? toplumsal düzene karş? makaleler yay?nland?ğ?' öne sürülerek gazetemizin Almanya baskısının durdurulmasına yönelik kararı kabul edilemez bir karardır. Öncelikle belirtelim ki, Vakit gazetesinin Almanya baskısı 20.12.2004 tarihinden bu yana zaten yapılmamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesine aykırı olarak Alman polisinin yaptığı keyfi baskılar sonucu, Vakit gazetesinin Almanya baskısına, bugün itibariyle 66 gündür zaten ara verilmiş bulunmaktadır. Bu durumdan bile habersiz Alman İçişleri Bakanı Otto, olmayan bir yayını yasaklama gibi komik bir karara imza atmıştır. Açıklamadaki, 'Bat? karş?t? propaganda yapılmas?na izin verilmeyeceği' beyanının, düşünce ve ifade hürriyetine Almanya'nın nasıl yaklaştığının göstergesi olduğu açıktır. Alman Bakan'ın, 'Savc?l?ğ?n sürdürdüğü birçok soruşturmaya rağmen, Yeni Akit yöneticilerinin tutumlarını değiştirmek yerine, kışkırtıcılık yapılan makale sayısını artırdıkları' iddiası da, 2 ay 5 gündür yayın yapmayan bir gazete hakkında Bakan'ın nasıl bir bilgisizlik ve önyargı içerisinde olduğunu göstermektedir. 2 ay 5 gündür yayın yapmayan bir gazetede, İsrail aleyhtarı makalelerin arttığı nasıl iddia edilebilir? Görülmektedir ki; siyonist lobinin eline tutuşturduğu bir yasak kararını açıklamaktan başka bir rolü olmayan sayın Bakan, verdiği yasak kararının işlevsizliğinden bile habersizdir. AB ilkelerine uyum adı altında, Türkiye'ye yapmadıkları baskıyı bırakmayan batılı ülkelerin gerçek yüzleri bu kararla bir defa daha ortaya çıkmıştır. İşte Batı'nın düşünce hürriyetine bakış açısı; 'yayında olmayan gazeteyi bile yasaklayacak' kadar acımasızdır! Bugüne kadar 7 yıldır Almanya baskısı yapılan bir gazetenin, tek bir mahkûmiyeti ve mahkeme kararı bile yokken, bir siyasetçinin emri ile gazete baskısının yasaklanması, insan haklarına aykırı, yargısız infaz niteliğinde hukukdışı bir karar olduğu her türlü tartışmadan uzaktır. 1940'larda Hitler'in Yahudilere yaptığı iddia edilen zulmün çok daha şiddetlisi, bugün siyonist odakların etkisi ile Otto tarafından tek bir mahkûmiyeti bile olmayan Vakit gazetesine yönelik olarak gerçekleştirilmek istenmektedir! Ama Otto'nun ve onun eline bu kararı tutuşturan lobinin gücü, Vakit'i 'doğruları yazma kararlılığı'ndan vazgeçirmeye yetmeyecektir! Bu karar ile öğrenmiş bulunuyoruz ki; Almanya'da bir siyasetçinin kararı ile, istenilen her muhalif gazete kapatılabilmektedir! Bırakın insanların düşünce hürriyetlerini engellemeyi, tümüyle bir gazetenin faaliyetini bile yargı kararı olmaksızın engelleme cüreti gösteren bu girişimin, Avrupa'nın gerçek yüzünü öğrenmemiz açısından büyük faydası olduğu kanaatindeyiz. Tek bir mahkûmiyet kararı olmayan Vakit gazetesi sorumluları olarak, Alman İçişleri Bakanı Otto'nun aldığı kararı kınıyor, bu yargısız infaz kararını tarihe bir ibret belgesi olarak not düşüyoruz." ** - Almanya`da siyonist lobbylerin azıttıklarının anladık; sürpriz değil... Fakat Ortadoğu`da müslüman geçinen bazı üniformalıların yarışma hırsını anlamak zor... - Rüşvetin gücü! Buyrunuz, daha henüz sıcaklığını koruyan şu belgesele bir göz atınız! - İzleyelim! - Vakit’e ceza yağdı Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, Vakit gazetesini “Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke’’ başlıklı yazıdan dolayı 312 generale 2’şer milyar lira olmak üzere 624 milyar, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’a da başka bir yazıdan dolayı 4 milyar lira manevi tazminat ödemeye mahkûm etti. Mahkeme, dâvâ konusu yazıları kaleme alan Asım Yenihaber’in RTÜK üyesi Mehmet Doğan olduğuna karar vererek, Doğan'ı tazminattan sorumlu tuttu. Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, Vakit Gazetesi’ni, ‘’Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke’’ başlıklı yazıdan dolayı 312 generale 2’şer milyar lira, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’a da başka bir yazıdan dolayı 4 milyar lira mânevî tazminata mahkûm etti. Mahkeme, dava konusu yazıları kaleme alan Asım Yenihaber’in, RTÜK üyesi Mehmet Doğan olduğuna karar vererek, tazminattan sorumlu tuttu. Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, 312 generalin, Vakit Gazetesi’nde yayınlanan ‘’onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke’’, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eruygur’un da ‘’İrtica ile mücadele sezonu açıldı’’ başlıklı yazılardan dolayı açtıkları davaları karara bağladı. 312 generalin açtığı davaya, generallerin avukatı Bilgin Yazıcıoğlu ile RTÜK üyesi Mehmet Doğan ve Vakit Gazetesi’nin sahibi Nuri Aykon ile yazıişleri müdürü Harun Aksoy’un avukatları katıldılar. ‘’YAZI KİMİN’’ TARTIŞMASI Mehmet Doğan’ın avukatı Atilla Metin, müvekkilinin dava konusu köşe yazısını yazan Asım Yenihaber olmadığını ileri sürdü. Davacı tarafın dosyaya sunduğu elektronik posta adresi ve internet protokol numarasıyla müvekkilinin adına ulaşıldığını, ancak herhangi bir kişinin elektronik posta adresini ve internet numarasını vermek suretiyle o kişiye suç yüklenebileceğini öne sürdü. Avukat Metin, bu durumun açıklığa kavuşturulması için bilirkişi incelemesi talebinde bulundu ve tanık dinleteceklerini söyledi. Davacıların avukatı Yazıcıoğlu ise internet sisteminin, yazının Doğan’a ait olduğunu ispatladığını, Türk Telekom’a mahkeme tarafından yazılan yazıya gelen cevapta da köşe yazısını elektronik postayla gönderen kişinin Mehmet Doğan olduğunun ispatladığını savundu. Yazıcıoğlu, bunun teknik bir konu olduğunu ifade ederek, krokisini de dosyaya sunduğunu söyledi. Yazıcıoğlu, ayrıca Vakit Gazetesi’nin tirajını gösteren belgeyi de verdi. Yazıcıoğlu, Hakim Bülent Çınar’ın sorusu üzerine, Mehmet Doğan’ın internet protokol numarasının Nurullah Kuloğlu adlı ihbarcıdan geldiğini, ancak o kişinin nasıl temin ettiğini bilmediğini belirtti. ‘’VAKİT’E SANSÜR UYGULANIYOR’’ Davalılardan Nuri Aykon ve Harun Aksoy’un avukatları, dava konusu yazının gazeteye faksla ulaştığını ileri sürerek, metni bulmaya çalıştıklarını söylediler. Avukatlar, dâvâyla ilgili olarak Vakit Gazetesi’ne konulan yayın yasağının kaldırılmasını talep ettiler ve diğer yayın kuruluşlarına yönelik böyle bir olay olmadığını, Vakit Gazetesi’ne sansür uygulandığını ifade ettiler. Yargıç Çınar, yayın yasağına tepki gösteren avukatlara, diğer yayın kuruluşları adına söz alma ve konuşma yetkileri olmadığı uyarısında bulundu. Aykon ve Aksoy’un avukatları Yargıç Çınar’ın son sözlerini sorması üzerine, delil sunmak için süre istediklerini ifade ettiler. Generallerin avukatı Yazıcıoğlu da son sözünde talepleri gibi karar verilmesini istedi. Hakim Çınar, araştırılacak başka bir konu kalmadığını, Vakit Gazetesi’nin avukatlarının taleplerinin yersiz görüldüğünü belirterek, davacıların manevi tazminat taleplerinin tamamen kabulüne karar verdi. Yargıç Çınar, Vakit Gazetesi’nin sahibi Aykon, Yazıişleri Müdürü Aksoy ve Mehmet Doğan’ı yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz de eklenerek her bir davacı için 2’şer milyar lira olmak üzere toplam 624 milyar lira manevi tazminat ödemeye mahkum etti. Mahkeme, köşe yazısını yazan Asım Yenihaber’in de RTÜK üyesi Mehmet Doğan olduğuna karar vermiş oldu ve tazminattan sorumlu tuttu. Bu arada, karar açıklanmasına tepki gösteren Vakit Gazetesi’nin avukatları, taleplerinin dikkate alınmadığını ve tutanağa geçirilmediğini, savunma haklarının kısıtlandığını iddia ettiler ve tutanak tutacaklarını belirttiler. Hakim Çınar, kararın temyize tabi olduğunu hatıratarak, hukuki yolların tükenmediğini ifade etti. AVUKATLAR DURUŞMAYI TERKETTİ Daha sonra Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’un yine Asım Yenihaber imzasıyla Vakit Gazetesi’nde yayınlanan ‘’İrtica ile mücadele sezonu açıldı’’ başlıklı yazısında kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla 10 milyar lira manevi tazminat talepli davasına geçildi. Vakit Gazetesi’nin avukatları, bu duruşmaya katılmayacaklarını belirterek, duruşma salonunu terkettiler. RTÜK üyesi Mehmet Doğan’ın avukatı Atilla Metin, diğer davada olduğu gibi müvekkilinin dava konusu yazıyı yazan kişi olmadığını savunarak, bilirkişi incelemesi talep etti. Metin, aksi halde herkesin herkesi ihbar edebileceğine işaret ederek, adaletin allak bullak olacağını ifade etti. Orgeneral Eruygur’un avukatı Yazıcıoğlu ise kişilik haklarına saldırı iddiasını yineledi. Hakim Çınar, dosyada delillerin toplandığını belirterek, davanın kısmen kabulüne ve Aykon, Aksoy ve Doğan’ın yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle müştereken 4 milyar lira manevi tazminat ödemesine karar verdi. - Bu rüşvete susamış olanlar da müslüman?! - Yahudi emperyalizminin kıçını yalayan bu çeşniden öğeleri, Otto CHILLY`den daha tehlikeli buluyorum... - Aynı kanı ve endişe içerisindeyim! ** - Sansur prosedürüyle amaçlanan, yalnızca engelleme değildir. Bir olaya ilişkin doğru bilgi akışı sansur yoluyla engellenirken ikinci amaç gerçekleştirilir; olayın saptırılması. Yahudiler bu ikilem bakımından çok deneyimlidirler... İkinci Dünya Savaşının bitişiyle dünyayı saran Cold War, yani soğuk savaş yıllarında, dünya kamuoyu kobay gibi kullanılarak beyni yıkandı. Sansur, Sosyalist ülkelerin de bir bir yıkılmasıyla bir resmi ders niteliği aldı. Öyle ki, bugün biz Dresden`in nasıl yerle bir edildiğini bilemiyoruz`HITLER öldürülmüşken katillere ağlayıp Yahudiler öldürüldü sanıyoruz... Milyonlarca Alman ve milyonlarca Avrupalı ve hatta adını anımsamakta güçlük çektiğimiz ülkelerden insanlar soykırıma uğratıldılar. Alliance denilen USA&AUSraelia vbg Siyon güçleri dünyayı yakıp yıktılar ama hemen tüm lise kitaplarında biz Yahudilere kıyıldı diye okuyoruz. Oysa ki, Çalışma Kamplarında bir çeşit korumada bulunan Yahudiler ve yağmacılıkta uzman olup da yükte hafif pahada ağır ne varsa talan eden Yahudiler, savaçlardan en az zararı gören yegane tilkimsi sürüdür. İkinci Dünya Savaşı öncesinde tüm Avrupa`da toplam 1.300.000 Yahudi vardı; WW II denen bu savaştan sonra yani 1945, ten sonra sayılarının 3.100.000 olduğu görülür. Avrupa`da hırsızlıktan arananlar kendini Israel denen işgal topraklarında güvencede bulurlar ve güttükleri Birleşmiş Uluslar Örgütü de 1948`de dünyanın ilk Yağmacılar Cenneti ZOG çetesine "devlet unvanı" verir. Burada yine sansur ve manipulasyonun gücüne dönersek; hani nerede 6.000.000 Yahudi gaz odalarında tavuk gibi tütsülenmişmiş de belmem ne? Kendimiz gittik gördük, o düzmece merkezlerde, yani Alman Çalışma Kamplarının hiçbirinde gaz odası yok, gerçekte öyle bir gaz olsa Alman onuı savaşta İngiliz Evangelist itine, Amerikan Siyon çakalına karşı kullanırdı... KAldı ki, Çalışma Kamplarına gönderilenler yalnızca asalak Yahudiler olmayıp işsiz Almanlardı, hatta sayısız ulustan olup da zamanın gereği savaş donanımı üreten kimselerdi, ustalardı, uzmanlardı... Yine sansur yoluyla boyanan rakamlara bakalım, üç milyon yalancı, geleneksel ve fanatik alışkanlık eğilim özelliğini sergileyerek, altı milyon Yahudi yaratık gazlandı, diyor... Papağanlar da yineliyor... Matematik bilmeyen bir geri zekalıyı düşünün ve dünyanın da geri zekalılar düzeyine düşürüldüğünü kavrayın artık, lütfen! - İçinde bulnduğumuz Yüzyıl`da da aynı geleneksel yöntemler sürdürülüyor... Siyon emperyalizmi, şimi düne oranla çok daha modern donanımları ve beyin yıkama makinalarını tekelinde bulunduruyor... - Örnekler misiniz? - İzleyelim!.. Ortadoğu belgesel klipleriyle girelim... Çağdaş emperyalizmin saldırgan ve işgalci tutumu İslâm coğrafyasında kan akıtılmasına yol açmaya devam ediyor. Emperyalizm ve onun uzantıları her ne kadar kendilerini sevimli gösterebilmek için "demokrasi, özgürlük ve insan hakları" gibi kavramları propaganda malzemesi olarak kullansalar da onlar sürekli kanla beslendiklerinden, güç ve hâkimiyet sahibi oldukları yerlerde mutlaka kan akıtılacaktır. Onlar bir yandan kan akıtırken, yıkım ve tahribat yaparken, bir yandan da kendilerini haklı çıkarabilmek için başkalarını suçlu göstermeye çalışıyorlar. Bunun için son dönemde kullandıkları en önemli olgu ise "terör"dür. Oysa gerçek anlamda terörün iplerini ellerinde tutanlar ve amaçlarına ulaşmak için terörü araç olarak en çok kullananlar onlardır. Terörü kendi saldırganlıklarına ve hukuksuzluklarına gerekçe olarak gösterdiklerinden yerine göre başkalarının üzerine yükleyebilecekleri terör eylemleri gerçekleştirmekten de çekinmemektedirler. Çünkü onların önlerinde herhangi bir ahlâki engel ve kendilerini engelleyen bir prensip yoktur. Onlar makyavelist felsefeyi benimsemiş olduklarından amaçlarına ulaşmada mümkün olan her şeyi, her metodu ve aracı meşru görmektedirler. Sürekli kanla beslenen emperyalizm canavarı, Aşura gününde, Hz. Hüseyin (r.a.)'in şehit edilmesinin yıldönümünü ihya programlarında Irak'ta ve Pakistan'da aynı gün içinde gerçekleştirdiği bombalamalarla büyük bir katliama sebep oldu. Irak'ın Kerbela ve Bağdat şehirlerinde gerçekleştirilen bombalamalarda en son açıklamalara göre 171 kişi hayatını kaybetti. Pakistan'daki bombalamalarda ölenlerle birlikte bu sayı 200'ü aştı. Olaylarda yüzlerce insan da yaralandı. Bombalamalar adeta "bu kadar insanı bir arada yakalamışken, fırsatı kaçırmayalım" anlayışıyla gerçekleştirilmişti. ABD emperyalizmi olaylardan hemen sonra medya gücünü kullanarak, kendini kamufle etme ve suçu yine "terörün ana odağı" olarak kabul ettirmeye çalıştığı el-Kaide'ye yüklemeye çalıştı. Bu amaçla Irak'taki adamlarından bazılarını da devreye soktu ve onların ağızlarıyla açıklamalar yaptırdı. Irak Geçici Yönetim Kurulu üyesi Muvaffak er-Ruba'i, Amerika'nın CNN televizyonuna yaptığı açıklamada el-Kaide'nin Irak'ta iç savaş çıkarmak amacıyla bu patlamaları gerçekleştirdiğini ileri sürdü. Oysa el-Kaide'nin Irak'ta iç savaş çıkarmak istediği iddiası tamamen tutarsız ve kendi içinde çelişkiliydi. Çünkü el-Kaide'nin Irak'ın içinde bir iç savaş çıkmasından herhangi bir kazancı olmayacaktı. İşgalci güçlere karşı savaş verdiği söylenen bir örgütün, işgal güçlerinin işine yarayacak ve onlara karşı savaşanları zayıf düşürecek bir iç savaş istediğini söylemek son derecede mantıksız ve tutarsızdı. Ama tabii onlar kendi ağızlarıyla ve mantıklarıyla değil efendilerinin ağızlarıyla konuşuyorlardı. Kafalarını da kendilerini bir yerlere yerleştiren efendilerine kiraya vermişlerdi. Dolayısıyla mantık ve akıl kurallarına göre değil efendilerinin kendilerine telkin ettiği şekilde düşünmeleri gerekiyordu. Olaylar üzerine gerek Şii gerekse Sünni cemaatin ileri gelenleri, yaptıkları açıklamalarda bu olaylardan istifade eden tarafın sadece ABD olduğunu vurguladı ve Müslümanlardan oyuna gelmemelerini, fitnenin içine sürüklenmemelerini istediler. Amerika'nın Irak'a yönelik stratejisi üzerinde araştırmalar yapan bazı uzman kişiler de bu olayların arkasında ABD'nin olması ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çektiler. Bu kişiler Amerikan işgal güçlerinin kendilerine karşı sürdürülen direniş karşısında başarılı olamadıklarını, dolayısıyla bu direnişi zayıflatabilmek için Iraklıları bir iç savaşın içine sürüklemek istediklerini vurguladılar. Çünkü işgal güçleri bu yolla kendilerine karşı savaşanları zayıf düşürebileceklerini ve böylece Irak üzerindeki askeri hakimiyetlerini sağlamlaştırabileceklerini umuyorlar. Böyle bir fitne için en kapsamlı potansiyelin ise Şii - Sünni ayrımı olduğunu düşünüyorlar. Çünkü bu iki unsurun nüfusa oranı birbirine yakındır. Dolayısıyla bir Şii - Sünni fitnesi çıkarılması durumunda ülke nüfusunun bir yarısı diğer yarısına karşı harekete geçirilmiş olacaktır. Aslında Amerikan emperyalizmi Irak halkı arasında bir Şii - Sünni fitnesi çıkarabilmek için bundan önce de birçok girişiminde bulundu. Bunların en başta geleni de Muhammed Bakır el-Hakim'i hedef alan suikast saldırısıydı. Hatırlanacağı üzere o saldırı da Şiilerin büyük bir camilerine yönelik olarak gerçekleştirilmiş ve başta Ayetullah Muhammed Bakır el-Hakim olmak üzere çok sayıda Şii Müslüman hayatını kaybetmişti. Bunun yanı sıra değişik zamanlarda gerek Şii, gerekse Sünni Müslümanların camilerini, ibadet veya normal toplanma yerlerini hedef alan bombalama eylemleri oldu. İşgalci güçleri bütün bu olayların arkasında "karşıt taraf" olarak gösterdikleri kitlenin elini aramaya çalıştılar. Ancak işgalcilerin "suçlu" olarak göstermeye çalıştıkları taraflar sürekli suçlamaları reddettikleri gibi bu tür eylemleri kesinlikle tasvip etmediklerini de vurguladılar. Bu arada fitnenin içine sürüklenmeleri istenen mağdur taraf da iddiaları gerçekçi ve makul bulmadılar; bilakis ortaya atılan senaryoların tamamen fitne amaçlı olduğunu hemen fark ettiler. Dolayısıyla şimdiye kadarki fitne oyunları hep başarısız kaldı. Bu son fitne oyununun da aynı şekilde başarısız kaldığını görüyoruz. Çünkü gerek Şii ve gerekse Sünni cemaatin ileri gelenlerinin yaptıkları açıklamalarda, bunun ABD'nin, Müslümanları fitnenin içine sürükleme amacı taşıyan haince bir komplosu olduğunu vurgulamaları ve tüm Müslümanları oyuna gelmemeleri için uyarmaları olumlu etkisini göstermiştir. Amerika'nın Irak'taki fitne çabaları siyonist işgalcilerin fitne çabalarına çok benzemektedir. Bu benzerlik de Aşura katliamlarının arkasında Amerikan emperyalizminin olduğu hakkında ipucu niteliği taşımaktadır. Hatta bazı yorumcular olayların arkasında İsrail istihbaratının olabileceğini de dile getirdiler. İsrail işgal devletinin ve uluslararası siyonizmin bu konuda geniş tecrübesinin olması sebebiyle ortak bir faaliyet içine girişmiş olmaları hiç de uzak bir ihtimal değildir. Lübnan'ı on yıl boyunca kana bulayan ve daha önce turistlerin gözdesi olan Beyrut'u adeta bir harabeye çeviren fitnenin ateşini alevlendirenler siyonistlerdi. Aynı siyonistler Filistin topraklarında da fitne ateşini alevlendirebilmek için birçok kez girişimde bulundular. Ancak buradaki direniş gruplarının özellikle de İslâmi hareketin oldukça hassas davranması, oynanan oyunlara dikkat etmesi işgalcilerin fitne çabalarının sonuç vermesinin engellenmesini sağladı. ** - Birleşmiş Ulusların elindeki raporlar bile süzgeçten geçiriliyorlar... - Ne süzgeci-filtresi; resmen san sur... DU raporuna sansür Körfez Savaşı’nda Irak’a karşı kullanılan seyreltilmiş uranyum (DU) silahlarının halk sağlığı üzerindeki etkisini inceleyen bir rapor, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından hasıraltı edildi. Tanınmış üç radyasyon bilimcisi tarafından hazırlanan raporda; Iraklı sivillerin, DU içeren tozları solumaları nedeniyle kansere yakalanabileceği belirtiliyordu. Ana raportör, DSÖ’ye danışmanlık yapan Dr. Keith Baverstock’tu. BM’ye bağlı bir kuruluş olan DSÖ, çalışmayı haber alarak harekete geçti ve yayınlanmasını önledi. Üç yıl önce hazırdı Baverstock, DSÖ’nün raporu kasıtlı olarak sümenaltı ettiğini belirterek, “2001’de hazır olan rapor zamanında yayınlansaydı, ABD ve İngiltere’nin geçen yılki savaşta DU kullanımını kısıtlaması sağlanabilirdi” diye konuştu. İki saldırgan ülkenin geçen yılkı bombardımanında, tanklar ve uçaklar yüzbinlerce DU mermisi kullandı. İşgalin ardından, yüksek oranda radyasyon içeren bu mermilerin temizlenmesi için hiçbir çaba harcanmadı. BM Çevre Programı’na bağlı uzmanların, kirlilik düzeyini ölçmek için Irak’ta çalışmasına da izin verilmiyor. Hücre yapısını tahrip ediyor Dr. Baverstock, Sunday Herald gazetesine yaptığı açıklamada, “Çalışmamız, Irak’ta yaygın DU kullanımının sivil halka yönelik ciddi bir tehdit olduğunu gösteriyordu. DU’nun radyoaktivitesi ve kimyasal zehrinin, insan hücrelerine tahmin edilenden daha çok zarar verdiğine dair kanıtlar var” diye konuştu. Baverstock, geçtiğimiz mayıs ayında emekliye ayrılana dek, 11 yıl boyunca DSÖ’nün üst düzey radyasyon uzmanlığını yürütmüştü. Tanınmış bilimci, halen Finlandiya’daki Kuopio Üniversitesi’nde çalışıyor. DU’nun zararlarını belgeleyen raporu hazırlayan diğer isimler; Kanada McMaster Üniversitesi’nden Prof. Carmel Mothersill ve radyasyon danışmanı Dr. Mike Thorne. UAEA baskısı Baverstock DSÖ’ye çalışırken, kuruluş, raporun yayınlanması için izin vermeyi reddetti. İngiliz araştırmacı, DSÖ’ye yönelik baskının UAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı) eliyle gerçekleştiğini tahmin ediyor ve şöyle konuşuyor: “Çalışmamız DSÖ tarafından sansüre uğradı ve yayınlanamadı, çünkü ulaştığımız sonuçlar hoşlarına gitmemişti. Geçmiş deneyimler de gösteriyor ki yöneticiler, UAEA tarafından baskı altına alınmıştı.” Dünya Sağlık Örgütü ise, suçlamaları reddetti. Örgütün radyasyon ve çevre sağlığı koordinatörü Dr. Mike Repacholi, “UAEA’nın bu olaydaki rolü çok küçüktü. Raporun yayınlanmasına onay verilmedi, çünkü bazı bölümler yetersiz bulundu” dedi. Kanser tehlikesi Sunday Herald tarafından incelenen raporda şu satırlar dikkat çekici: “Irak’ın kuru iklimi nedeniyle, küçük DU parçacıkları, yıllar boyunca etrafa yayılıp siviller tarafından solunacak. Bu parçacıklar vücuda girdiğinde, radyasyon ve zehir, kötü huylu tümörlerin büyümesini tetikleyebilir. DU’nun yaydığı radyasyon; insan hücrelerine zarar verebilir ve bu da genetik sistemin istikrarını etkiler. Bu zararın; kanser ve diğer bazı hastalıklara yol açtığı tahmin ediliyor.” ABD ve İngiliz güçleri, geçen yılki saldırıda, 1991 Körfez Savaşı’nda kullandıklarından çok daha fazla DU kullandılar. Bu nedenle, önümüzdeki onyıllar içinde Irak’ta onbinlerce insanın kansere yakalanacağı, sakat veya ölü doğumlar yapacağı belirtiliyor. Körfez Savaşı’nın ardından, Irak’ta kanser oranlarında büyük bir artış yaşanmıştı. - Türkiye oligarşisi ve hükümetteki AKP de katliamın sorumlularındandır. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün sözleri sadece riyakarlığın belgesidir; “devletler suikast yapmaz, terörle böyle mücadele edilmez” diyerek sözde İsrail’i eleştiren AKP, İsrail’le işbirliğini her geçen gün pekiştiren bir iktidardır. Ve o iktidar, katliamcılık zihniyetinde İsrail’in gerisinde değildir; İsrail katliamlarını açıkça yaparken, AKP katledip, katlettiklerini sansür zoruyla gizleyendir. AKP ve İsrail aynı kamptadır. ** - Sansür aygıtının ve kullanıcı enstrumanların Ortadoğu`da özel bir yerleri ve çok özel amaçları var... - Ne gibi? - Sansur vemaniplasyon, işgal güçlerinin yan araçlarıdır... Açıktan açığa bombalama güdülmeyen alanlarda ikincil güçler devreye sokuluyor.. Sansur vbg destek uygulamalarıyla Ortadoğu İSRAİLLEŞTİRİLMEK İstenmektedir!.. - Katılıyorum' ** Volum -II- ** - Müzikte sansur uygulamalarına ilişkin belgesel var mı? - Var!.. Örneğin, Grup Yorum'un başına gelenleri biliyor musun? - Bilmiyorum... İzleyelim! - Grub Yorum sol bir müzik grubu. O hâlâ var ama ya onları yasaklayanlar! 3 Temmuz 1994; Yedikule Zindanları'nda yapılacak olan konser yasaklandı. Konser salonu önünde, yasaklamayı protesto etmek için yapılan basın açıklamasına polis müdahale etti ve 15 kişiyi döverek gözaltına aldı. 16 Temmuz 1994; Özürlü bir çocuğun tedavisi için Antalya'da düzenlenen yaklaşık 3000 kişinin izlediği konsere polis müdahale etti ve 25 kişiyi gözaltına alındı. 3 Ekim 1995; "Her Yerde Grup Yorum Dinletelim" kampanyası çerçevesinde Nurtepe'deki konserde polis havaya ateş açtı ve 30 kişiyi gözaltına alındı. 20 Haziran 1996; Ufuk ve Kemal, "Marşlarımız" isimli kasetin çalışmaları sürerken stüdyonun çıkışında üzerlerine ateş açıldı. İrşad ve Özcan da kaldıkları evlerden gözaltına alındı. Gözaltı 14 gün sürdü. Ufuk ve Kemal tutuklandı. Metris, Kütahya ve Sakarya Hapishaneleri'ne götürülen Ufuk ve Kemal, yaklaşık 3 ay sonra yapılan ilk duruşmada, 12.5 yıl hapis istemiyle yargılanmalarına rağmen tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar. Daha sonra Ufuk ve Kemal 45'er ay hapis cezası aldı. 10 Temmuz 1997; Bergama Köylüleri ile birlikte Bergama-Narlıca Köyü'nde vereceği konser, jandarma tarafından engellendi. 26 Temmuz 1997; Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda, Renk Organizasyon tarafından gerçekleştirilen Halk Şenliği'nde, yoğun yağmur yağışı altında, yaklaşık 3000 kişiye seslendi Yorum elemanları. Konser sonrasında polisler tarafından yaklaşık bir saat rehin tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Daha sonra DGM Savcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Kemal, Hakan, İrşad, Özcan, Ufuk ve Vefa hakkında, "yasadışı örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla dava açıldı. 12 Ağustos 1997; Bir cenaze törenine katıldıkları için; İrşad ve Özcan, kaldıkları evden gözaltına alındı. Haklarında açılan dava sonunda üç yıl dokuz ay hapis cezası aldılar. 21 Ağustos 1998; İdil Kültür Merkezi polis tarafından basıldı. 40 kişi gözaltına alındı. İrşad Aydın tutuklandı. Bir buçuk yıl tutuklu kalan İrşad Aydın, üç yıl dokuz ay hapis cezası aldı. 4 Kasım 1998; İdil Kültür Merkezi, polis tarafından basıldı. Yorumcular'dan Ufuk, Vefa, Özgür, Serdar ve Cihan'la birlikte toplam 13 kişi gözaltına alındı. Ufuk Lüker'in burnu kırıldı. 17 Şubat 1999; İdil Kültür Merkezi, polis tarafından basıldı. Yorumcular gözaltına alındı. 20 Mart 1999; İdil Kültür Merkezi'nde yapılacak konsere birkaç saat kala, kültür merkezi polisler tarafından basıldı. Yorumcularla birlikte 42 kişi gözaltına alındı. Şiddet sonucunda Ufuk'un apandisti patladı. 21 Mayıs ve Temmuz 1999; Bursa'da konserleri, gerekçesiz olarak yasaklandı. 30 Mayıs 1999; Bursa konseri yasaklandı. 3 Temmuz 1999; İzmir konseri yasaklandı. 25 Temmuz 1999; Yeniden başvurulan Bursa konseri tekrar yasaklandı. 31 Temmuz 1999; Antakya Merkez ve Samandağ konserleri yasaklandı. 31 Temmuz 1999; Yasaklanan Hatay Serinyol konseri, hukuki olarak kazanılmasına rağmen bölgedeki jandarma tarafından tehditlerle engellendi. 30 Temmuz 2000; ?F Tipi' hapishanelere karşı eylemlerle ilgili polisler hakkında suç duyurusunda bulunan Cihan ve Özgür, Sultanahmet Adliyesi önünde dövülerek birçok kişiyle birlikte gözaltına alındı. Gözaltı sırasında Cihan'ın uyluk kemiği, Özgür'ün de burnu kırıldı. 3 Ocak 2001; Adana'da yayın yapan Arkadaş Radyo "Cemo" parçasını çaldığı gerekçesiyle 180 gün kapatma cezası aldı. 24 Ekim 2001; "Feda" albümü, "Kamu düzenini bozduğu gerekçesiyle" toplatıldı. Yapımcı Kalan Müzik hakkında dava açıldı. 21 Aralık 2001; Menemen'de yapılacak olan konseri, yasaklanan "Feda albümünden şarkılar söylenebileceği" gerekçesiyle yasaklandı. 22 Ocak 2004; Grubtan İhsan Cibelik, Ankara'da tutuklandı, Sincan F Tipi Hapishanesi'ne götürüldü. Ölüm Orucu direnişini 253 gün sürdüren İhsan Cibelik tutuklandığında Wernicke Korsakoff hastasıydı. 5 Mart 2004; Grubtan Muharrem Cengiz, yeminli tanık olarak katıldığı İstanbul DGM'de ilk önce sanık durumuna getirildi. Gözaltına alındı, iki gün gözaltında kaldıktan sonra sanık olarak tekrar DGM'ye çıkarıldı ve tutuklanarak Tekirdağ F Tipi Hapishanesi'ne götürüldü. 1 Nisan 2004; İdil Kültür Merkezi basılarak beş grub üyesi gözaltına alındı. Yorum elemanı Beril Güzel, Tavır Genel Yayın Yönetmeni Gamze Mimaroğlu, Anadolu'nun Sesi Radyosu çalışanı Devrim Koç ve İdil Kafe çalışanı Eylem Yerli 1 gün, yine Yorum elemanı Ali Aracı 4 gün gözaltında kaldı. 5 Nisan 2004; Ali Aracı çıkarıldığı DGM'ce 21 kişiyle birlikte tutuklandı. 29 Ekim 2004; Grup Yorum'dan İnan Altın, NATO karşıtı eylemlere katıldığı gerekçesiyle evi jandarmalar tarafından sabaha karşı basılarak gözaltına alındı ve üç gün içeride kaldı. Ya işte böyle. Size dokunmayan yılan bin yaşamasın.. Sonra bir gün sıra size de gelir. Bütün bunların değişmekte olduğu umudunu korumak istiyorum.. Bu kavganın, baskının, zulmün kimseye faydası yok. Aynı vatanın çocukları birbirinin düşmanı olmasın.. Bırakın insanlar inandıkları gibi yaşasın ve düşündüklerini özgürce ifade edebilsinler! ** http://www.holywar.org/CART151.gif http://users4.cgiforme.com/aliciamhl/messages/449.html http://valentinesdesigns.com/wwwboard/messages/54972.html http://f16.parsimony.net/forum27628/index.htm http://www.forumromanum.de/member/forum/forum.php?action=std_tindex&threadid=2&USER=user_262857 http://www.holywar.org/CART26.gif http://www.forumromanum.de/member/forum/forum.php?action=std_tindex&threadid=2&USER=user_262856 http://gaeste.parsimony.net/gaeste2946/index.htm http://users5.cgiforme.com/frasieronline/messages/568.html http://users2.cgiforme.com/tunglena/messages/3752.html http://www.gesproductions.com/wwwboard/messages/23655.shtml http://www.middleeast.org/cartoons/10.gif |
26th February 2005 - 03:05:00 PM |
12518 : |
Are you still did not winning money at our tables on texas holdem?Join to poker tables on texas holdem now is the ultra good way to realtime successful THIS MOMENT! texas holdem is the delightful for pleasure whole week without time-out, whole day without rest, live, multi-user poker! The really short way to enjoy and catch luck is texas holdem. Thousands passion fans constantly communicate to texas holdem. Become consistent together, just call your friends about texas holdem today. Are you still did not acquire true real cash on texas holdem? You gain the super pleasure at our poker team on texas holdem! A diversity of popular and exotic games and tournaments are always offer on our site. Your banking and personal information any condition save ABSOLUTE PRIVATE! Our software does not require others finance and true for free. Our soft based only on most advanced web engineering! We always online and hundreds passion users are connected to our poker tables. Our domain is the really best for exotic and popular games!http://www.andrewsaluk.com |
26th February 2005 - 04:24:09 PM |
12519 : Rocco |
I just watched a christmas episode of sbtb where the gang runs into a homeless family at the mall. Screech and Zack run into the vagrant in the malls bathroom where screech is trying to dry his wet pants. Wet, because Zack had pissed on him a few minutes earlier. The bum was scrubbing his armpits in the sink and had an obvious erection as soon as he saw Screech! To brighten up the mood Zack told the bum he was going to give him an early christmas present and ran out of the bathroom locking the door behind him. The bum quickly dropped trow and jumped on Screech beating him unmercifully! He first used Screech's fro like a sponge to clean his ass with then he began pounding his ass finishing off with a nice donkey punch redering screech unconsious. To top off the Xmax spirit he crapped on his head then unlocked the door and went on his way. The rest of the gang entered the bathroom and laughed and sang Xmax songs while screech lay on floor moaning and bleeding with a big smelly shit dripping off him! |
26th February 2005 - 11:39:40 PM |
12520 : Princess Peussie |
Hi there, TURDS! |
27th February 2005 - 11:01:35 AM |
12521 : Tommy Trampfucker |
Ox - is this the diseased Japanese bum you were talking about in post 12504? http://www.bonotto.jp/hitokoto/img/hitokotoEOHczb.jpg He's well known around here - he walks the streets claiming to be Emperor Hirohito! But he's a pretty cool guy, I've done him a couple of times. I once jizzed in his beard, and it was still there when I saw him a week and a half later! Cool! |
27th February 2005 - 11:15:05 AM |
12522 : Barney the Flaming Gay Dinosaur |
Hi kids! I'm flaming gay and love to take big black cocks up my dumper. I also like to rub nobs, molest children, go gloryholing with my big fuzzy purple donger, and do wet, stinky, splattery dino-farts in the faces of young kids. It's super-dee-duper!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! I'm off to get a BJ off of BJ - then it's off to Sesame Street to spit-roast Elmo with Big Bird!!! So long!!!!!!!!!! |
27th February 2005 - 06:10:05 PM |
12524 : Bent Danny |
Screech, did you cry inside when Belding smeared his hate paste in your Jew-'fro? |
27th February 2005 - 06:56:26 PM |
12525 : Lord Chief Justice |
DIAMOOOOOOOOOOOOOND!!! I'll see you hang for this, my lad!! |
27th February 2005 - 07:57:22 PM |
12526 : |
what happened to the 'let it steep in dustin's mouth' yahoo group? |
27th February 2005 - 11:29:24 PM |
12527 : Shrimper |
WHOSE ASKING THAT STUPID QUESTION? "let it steep" was too hot for yahoo....the place was the best dumpster around...I'd blame the entire loss on DA CHACH and that Bernstein kid! Unless ofcourse DUSTIN himself had it killed...wouldn't surprise me, he's such an asshole! |
28th February 2005 - 01:28:37 AM |
12528 : belding |
screech, please report to my office for a heavy pair of arabian goggles. |
28th February 2005 - 01:49:11 AM |
12529 : www.loltheinternet.com |
hey max goldberg you son of a bitch xytmnd owns you where the fuck did you go and why arent you dead |
28th February 2005 - 08:48:22 AM |
12530 : Gay Zack |
I can't believe those NAZIS fucking not only took down my club, which had no pornography, but they also deleted my dustindiamondlove@yahoo.com email address - fuck who ever had any part in that. May your penis turn black and fall off. |
28th February 2005 - 11:06:47 AM |
12531 : Ugoff |
Please. I am Ugoff. |
28th February 2005 - 01:10:27 PM |
12532 : ashley |
I have been trying to meet you in person. Do you really love lisa on the show? |
28th February 2005 - 02:00:27 PM |
12533 : |
COCK COCK COCK COCK COCK COCK COCK COCK I LOVE DUSTINS LITTLE COCK COCK COCK COCK! |
28th February 2005 - 03:15:11 PM |
12534 : Buck Studly |
Fucking Yahoo nazis!! Gay Zack, I think you're wrong about there not being pornography, though - someone (i.e. Peussie) put a load of sick pictures in the photos area |
28th February 2005 - 05:25:25 PM |
12535 : ~w a t c h e r~ |
Diamond, your family and "friends" are ashamed of you. Please kill yourself. |
28th February 2005 - 05:45:42 PM |
12536 : troopie |
fuk u screech |
28th February 2005 - 06:05:37 PM |
12537 : Jerry Smothers |
TAKE A SHIT.. TAKE A DUMP... FUCK YOU!!!! eAT SHIT YOU PRICKS YOUR MOTHER IS SHIT!!!! FUCK YOU!!! |